Mutluluk üzerine kışkırtıcı sorular

On dakika sonra öleceğinizi öğrenseydiniz ne yapardınız?
Oradan oraya koşarak ya da nereden başlayacağınızı bilemeden, hayıflanarak, panik atak geçirerek zaman kaybetmeyi mi yoksa size gerçekten keyif verecek bir şeyler yapmayı, sevdiğiniz insanlarla unutulmaz bir an geçirmeyi mi seçerdiniz?

Bu tuhaf soruyu soran kişi dünyanın en kıymetli üniversitesi olarak anılan Harvard’ın psikoloji profesörlerinden Daniel Gilbert. Böyle bir soru sormasının nedeni çok basit. Kendisi neredeyse hepimizin sürekli nefesimizi tutarak ve hayatı erteleyerek yaşadığımızı düşünüyor. Kısaca, gelecekteki sizi biraz rahat bırakın ve bugüne odaklanın diyor.

Peki, siz nefesinizi tutma konusunda ne durumdasınız?
Dün ve yarının yaşamınızda ne kadar yer işgal ettiğini hiç düşündünüz mü? Düne odaklanarak bugünü bir türlü gerçekten yaşamayı beceremeyen insanlar tanıyorum.

Eminim, Muhteşem Yüzyıl tadında geçen çocukluklarından söz etmekten başka bir şey yapamayan birilerini siz de tanıyorsunuzdur. Onlar bir daha gidemeyecekleri ve çoğu zaman farkına bile varmadan güzelliğini abarttıkları geçmiş bir dünyaya takılıp kalıyorlar. Bir de çocukluklarında yaşadıkları üzüntüleri unutamayarak yaşam boyu karalar bağlayanlar var, onlar da geçmişi korkunç bir kambur olarak taşıyarak bugünün keyfine varmayı başaramıyorlar.

Geçmişle olan ilişkilerini hallettiklerindeyse, gelecek kaygılarından arınamayanlar ya da geleceği hayal etmeyi şimdiki zamanda kalmaktan daha eğlenceli bulanlar da bazen anı yaşamanın anlamını çözemiyorlar.

Bizim evde onlardan bir tane var: yıllar yılı tatile gider gitmez dönüşte yapacaklarımızın listesini çıkartan oğlum bugün hala bu alışkanlığından vazgeçmiş değil. Sürekli gelecekte yaşayanlar hem kendilerini hem de yakın çevrelerini yormakla kalmıyor, dünyayı şu anki haliyle yaşamayı beceremedikleri için sürekli bir şeyleri kaçırıyorlar.

Aslında belki de bu garip durumları biz yaratıyoruz, dost çocuklarıyla karşılaştığımızda en çok sorduğumuz soru bu değil mi: “Büyüyünce ne olacaksın?”
Bugünü sormak aklımıza geldiğinde de çoğu zaman okuldaki notları sorgulamaktan başka bir sohbet konusu bulamıyoruz.

Çocuklara gelecekte yaşamayı biz öğretiyoruz.
İlgi alanımıza giren her çocuğa neden ders çalışması gerektiğini, neden daha az oyun oynamasının geleceği için müthiş olacağını, büyüyünce bize nasıl teşekkür edeceğini anlatıp durmuyor muyuz? Sonra da anı yaşamayı öğrenememelerine şaşırıyoruz değil mi?

Amerika’da yapılan bir araştırmada, bir grup gönüllüye ünlü bir Fransız restoranında bedava bir akşam yemeği kazandıkları söylenmiş ve bu davetten ne zaman yararlanmak istedikleri sorulmuş. Aynı gün dahil, herhangi bir akşamı seçmeleri mümkün olduğu halde, katılımcıların büyük bir kısmı bir hafta sonra restorana gitmeyi tercih ettiğini ifade etmiş. Bu tür araştırmalar sayesinde insanların çoğu zaman anı yaşamaktan çok onu hayal etmeyi tercih ettikleri ortaya çıkmış.

Daniel Gilbert’in sorusu çok basit: Neden sadece bu anı yaşamayı beceremiyoruz?

Profesör Gilbert’e göre, her konuda tüm olasılıkları hayal etmek başlı başına bir mutluluk kaynağı olabiliyor; ayrıca “insanlar gelecekle ilgili hayal kurarken, kendilerini, kaybeden ya da başarısız birinden ziyade, kazanan, başarılı biri olarak görmeye eğilimlidir.”

Yaşamda mutlu olmayı başaranlar nasıl yapıyorlar? Onlar mutlu olmayı seçerek hayallerini gerçekleştirmek için iyimserlik ve kararlılıkla harekete geçiyorlar ve bir yandan bugünü dolu dolu yaşarken diğer taraftan da yarını en iyi şekilde inşa etmek için ellerinden geleni yapıyorlar.

Yoksa siz de onlardan biri misiniz?